Social Icons

11 Haziran 2013 Salı


 SARDUNAKİ

  EZGİ AYGÜN
   
 Doğu ya da başka bölgelerin kültürleri farklı formasyonları içinde barındırıyorlar ama ege kültürü dediğimiz zaman kendine has öyle güzel öğeleri var ki saymakla bitmez. İnsanların karakteristik özellikleri, sıcakkanlı, misafirperver oluşları, yeme ve içme kültürleri, eğlence anlayışları bunların yanı sıra melodileri bile birbirine oldukça benzer ege insanının. İzmir’de bu güzel ege atmosferini, mezelerle, deniz mahsülleriyle, Türk-Yunan ezgilerinin sarhoş eden güzelliğiyle yaşamak isteyenler için Karşıyaka sahilde ‘’Sardunaki’’ en güzel seçeneklerden birisi. Ben de bu şirin mekana gidip canlı müzikten sorumlu Erkan Beyle biraz sohbet ettim sizler için. Kendisinden dinlediğim hayat hikayesini ve edindiğim bilgileri paylaşmak isterim.

- Biraz kendinizden ve müziğe başlama hikayenizden bahsedebilir misiniz?

-1926 da mübadeleden 2 sene sonra büyükbabamlar Hanya’dan, büyükannemle birlikte Ayvalık Cunda adasına gelmişler ve o şekilde başlamış bizim hikayemiz. Yani Girit göçmeni bir ailenin çocuğu olduğumuz için de evde Elenika yani Yunanca konuşulurdu. Küçük yaşımdan itibaren ister istemez bende öğrendim. Buzuki, Rebet ve Layka müziğiyle büyüdüm. Seneler sonra bende kendi sahnemde yetiştiğim kültürü aksettirmeye çalışıyorum. 6-7 yaşlarında lavtayla başladım müziğe. Amcam çok güzel çalardı. Girit lavtasından buzukiye terfi ettim. Ve buzukiyle beraber baglamas yani buzukinin minyatürünü aynı anda bu sahnede çalmaya çalışıyorum.

  Bu sırada buzukinin Yunan müziğindeki yerini merak ediyorum. Ben daha sorumu sormadan Erkan bey anlatmaya başlıyor yeniden.

 -1924’te Türkiye’den Yunanistan’a giden Rumlar  mübadele zamanında buzukiyi de yanlarında götürmüşler. Oradaki meyhanelerde çalıp söylemeye başlamışlar. O zaman Yunanistan’daki güvenlik birimleri, Türkiye’den gelen bir enstrüman olduğu için, çalınmasına ve söylenmesine izin vermemişler. Bunun üzerine meyhaneleri basmışlar buzuki gördükleri yerde kırmışlar. Rebet dediğimiz halk; Türkiye’den göçen Rumlar ve onların yaptığı müzik de Rebetiko’dur.

-Ege’nin 2 yakasında da uzun yıllar yaşamışsınız. Mutlaka Yunanistan’a da Türkiye’ye de manevi bir yakınlığınız söz konusu. Merak ettiğim ne gibi benzerlikler dikkatinizi çekti bu iki Ege ülkesi arasında?

-Ben Girit’te 4 sene çalıştım, güzel küçük bir aile otelinin tavernasında hizmet verdim. O kadar çok ortak özellik var ki, mesela kahvehaneler var. İzmir’deki ya da Türkiye’nin herhangi bir yerindeki gibi, Sanki başka bir yere gitmemişsiniz de Türkiye de kalmışsınız gibi. İnce belli bardaktan çay içilir, tesbihler sallanır, amcaların teyzelerin kılık kıyafetleri aşağı yukarı aynıdır. Sanki Girit’te değil de, Torbalının bir köyüne gitmişsiniz... İnsanların mimikleri, davranışları, yemekleri, birbirleriyle şakalaşmaları muhabbetleri çok benzer. Tek farklı şey dil. Onun haricinde her şey aynı.

Bu güzel sohbeti ve verdiği bilgiler için teşekkür ediyor, kulağımda baglamasın sıcak tınısı burnumda rakının mis kokusuyla Sardunaki’den ayrılıyorum. Geceye mezelerle donatılmış masanızda, seçiminize göre alkollü veya alkolsüz içkiniz ve egenin taze deniz mahsülleriyle geceye başlamak sonra da kendinizi sımsıcak yarı Yunan yarı,Türk melodilerinin kollarına bırakmak istiyorsanız Sardunaki Karşıyakada sizleri bekliyor.