EZGİ AYGÜN
Doğu ya da başka
bölgelerin kültürleri farklı formasyonları içinde barındırıyorlar ama ege
kültürü dediğimiz zaman kendine has öyle güzel öğeleri var ki saymakla bitmez.
İnsanların karakteristik özellikleri, sıcakkanlı, misafirperver oluşları, yeme ve
içme kültürleri, eğlence anlayışları bunların yanı sıra melodileri bile
birbirine oldukça benzer ege insanının. İzmir’de bu güzel ege atmosferini,
mezelerle, deniz mahsülleriyle, Türk-Yunan ezgilerinin sarhoş eden güzelliğiyle
yaşamak isteyenler için Karşıyaka sahilde ‘’Sardunaki’’ en güzel seçeneklerden
birisi. Ben de bu şirin mekana gidip canlı müzikten sorumlu Erkan
Beyle biraz sohbet ettim sizler için. Kendisinden dinlediğim hayat hikayesini ve edindiğim bilgileri paylaşmak isterim.
- Biraz kendinizden ve müziğe başlama hikayenizden
bahsedebilir misiniz?
-1926 da mübadeleden 2 sene sonra büyükbabamlar Hanya’dan,
büyükannemle birlikte Ayvalık Cunda adasına gelmişler ve o şekilde başlamış
bizim hikayemiz. Yani Girit göçmeni bir ailenin çocuğu olduğumuz için de evde
Elenika yani Yunanca konuşulurdu. Küçük yaşımdan itibaren ister istemez bende
öğrendim. Buzuki, Rebet ve Layka müziğiyle büyüdüm. Seneler sonra bende kendi
sahnemde yetiştiğim kültürü aksettirmeye çalışıyorum. 6-7 yaşlarında lavtayla
başladım müziğe. Amcam çok güzel çalardı. Girit lavtasından buzukiye terfi
ettim. Ve buzukiyle beraber baglamas yani buzukinin minyatürünü aynı anda bu sahnede çalmaya çalışıyorum.
Bu sırada buzukinin
Yunan müziğindeki yerini merak ediyorum. Ben daha sorumu sormadan Erkan bey
anlatmaya başlıyor yeniden.
-1924’te Türkiye’den
Yunanistan’a giden Rumlar mübadele
zamanında buzukiyi de yanlarında götürmüşler. Oradaki meyhanelerde çalıp
söylemeye başlamışlar. O zaman Yunanistan’daki güvenlik birimleri, Türkiye’den
gelen bir enstrüman olduğu için, çalınmasına ve söylenmesine izin vermemişler. Bunun
üzerine meyhaneleri basmışlar buzuki gördükleri yerde kırmışlar. Rebet
dediğimiz halk; Türkiye’den göçen Rumlar ve onların yaptığı müzik de
Rebetiko’dur.
-Ege’nin 2 yakasında da uzun yıllar yaşamışsınız. Mutlaka
Yunanistan’a da Türkiye’ye de manevi bir yakınlığınız söz konusu. Merak ettiğim
ne gibi benzerlikler dikkatinizi çekti bu iki Ege ülkesi arasında?
-Ben Girit’te 4 sene çalıştım, güzel küçük bir aile otelinin tavernasında hizmet verdim. O kadar çok ortak özellik var ki, mesela
kahvehaneler var. İzmir’deki ya da Türkiye’nin herhangi bir yerindeki gibi,
Sanki başka bir yere gitmemişsiniz de Türkiye de kalmışsınız gibi. İnce belli
bardaktan çay içilir, tesbihler sallanır, amcaların teyzelerin kılık
kıyafetleri aşağı yukarı aynıdır. Sanki Girit’te değil de, Torbalının bir
köyüne gitmişsiniz... İnsanların mimikleri, davranışları, yemekleri, birbirleriyle
şakalaşmaları muhabbetleri çok benzer. Tek farklı şey dil. Onun haricinde her
şey aynı.
Bu güzel sohbeti ve verdiği bilgiler için teşekkür ediyor,
kulağımda baglamasın sıcak tınısı burnumda rakının mis kokusuyla
Sardunaki’den ayrılıyorum. Geceye mezelerle donatılmış masanızda, seçiminize
göre alkollü veya alkolsüz içkiniz ve egenin taze deniz mahsülleriyle geceye
başlamak sonra da kendinizi sımsıcak yarı Yunan yarı,Türk melodilerinin kollarına
bırakmak istiyorsanız Sardunaki Karşıyakada sizleri bekliyor.