Social Icons

9 Haziran 2013 Pazar

SANATIMA DOKUNMA

Buket Oğlak
                                         

                                           SANATIMA DOKUNMA!

            27 Mart, Dünya Tiyatrolar Günü'nde, Sanatçı ve Meslek Örgütü temsilcileri tarafından İstiklal Caddesi'nde 'Sanatıma, Hayatıma Dokunma' yürüyüşü düzenlendi. Yürüyüşün ilk ayağı İstanbul’du. İzmirli sanatçılar, topladıkları imza kampanyasına destek için Ankara’ya, TBMM’ye gitti. İzmir Devlet Opera ve Balesi Sanatçıları, Devlet Senfoni Orkestrası, Devlet Tiyatrosu, Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik topluluğu ve ülkenin tüm sanat kurumlarının kapatılmasına kadar varabilecek yeni düzenlemeye karşı destek için imza kampanyası düzenledi.İmza kampanyasının yanı sıra İzmir’de “Sanatıma Dokunma!” etkinliğiyle seslerini duyurmak isteyen sanatçılar Alsancak, Kıbrıs Şehitleri’nde toplandı. Sosyal medya üzerinden örgütlenen sanatçılara vatandaşlar da destek verdi.Yürüyüşte, “Sanatıma dokunma”, “Sanat güzelliklere yelken açar”, “Alnımızın ışığı karanlığa yeter”, “Sanata sahip çık” gibi birçok pankart dikkat çekti.Katılımcılar ayrıca üzerilerinde “sanata evet” yazılı t-shirtlerle yürüdü.

İzmir Müzisyenler Derneği’nden Açıklama..
Anayasada yapılan değişiklikler sonucunda Devlet Opera ve Balesi, Devlet Senfoni Orkestrası, Devlet Tiyatroları, Devlet Türk Dünyası Dans ve Müziği Koroları ve devlete bağlı tüm sanat kurumları lağvedilme ve özelleştirilme tehdidi ile karşı karşıya bırakıldı.Ülkemizde yaşanan toplumsal çarpıklığın, yozlaşmanın, çürümenin, cehaletin ve insani niteliklerden yoksunluğun temel nedenlerinden biri de sanatın toplumla buluşturulamamasıdır. Sanatın toplumsal alanda yeterli derecede varlık gösterememesi, devletin sanatı ve sanatçıyı desteklememesi, sanat üretiminin önünü açacak yasal düzenlemeler olmayışı ve toplumun sanattan mahrum bırakılmasının diyetini ağır bir şekide ödemekteyiz.
Anayasa’da yer alan 64. maddenin devletin sanatı ve sanatçıyı desteklemesine, sanatın yaygınlaştırılmasına katkı sunan niteliği “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur” ibaresi ilgili maddeden kaldırılarak sona erdirildi.Ödenekli sanat kurumlarının, özel sanat kuruluşlarının, sinema sektörünün ve bireysel sanat icracılarının en önemli savunma silahı ellerinden alınmış oldu.Sanat özünde “çelişki” ve “itiraz”ı barındırır. Bu nedenle sanat aslında muhalif bir kimliğe de sahiptir. Mevcut uygulama ve yasal değişikliklerle sanatçı erkin isteklerine göre sanatını icra edebilecek, sponsorların insafına terkedilecek ve üretimlerini de “sanatsal bir kaygı” güderek değil ticari bir kaygıyla icra etmek zorunda kalacaktır.
Bu yasal düzenleme ile hayata tek boyuttan bakan, perspektif ve vizyondan yoksun bir sanatçı profili yaratılmak istendiği kanaatindeyiz.Halka ait olan bu sanat kurumlarının ne kadar halk ile bütünleştiği ve kucaklaştığı ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte yapılması gereken igili kurumları özelleştirmek yada lağvetmek değil halkın geniş kesimlerinin yararlanabileceği ve katılabileceği bir işleyiş ile özgürleştirip her anlamda desteklemektir. Şimdiye dek sanatın toplumsal bir çaba olarak yaşamla bütünleşmemesinin yarattığı değersizleşme nedeniyle ülkemiz insani gelişmişlikte dünyada son sıralara düştü.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilâtı UNESCO verilerine göre “Türkiye, ekonomik gelişmişlikte 16. sırada ama ne yazık ki insanî (kültürel) gelişmişlikte 92. sırada”.Sanat faaliyetlerini tek çatı altında toplayacak (Türkiye Sanat Kurumu) yasa taslakları hazır. Bunlardan, Hükümetçe benimsenen taslağa göre, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi genel müdürlükleri lağvediliyor. Personelden emekliliği gelenler emekliye sevk edilirken diğerleri de Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde istihdam ediliyor.
Basında yer alan haberlere göre hazırlanmakta olan taslaklardan biri, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Opera ve Bale Genel Müdürlüğü ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nce ortak hazırlatıldı ve bu taslağa göre, söz konusu kurumların kapatılması değil, sözleşmeli istihdama geçiş ve repertuvara müdahale edecek bir kurulun oluşturulması öngörülüyor.Sanata ve sanatçıya yapılan bu saldırının doğrudan insanca yaşama, güvenceli çalışma ve güvenceli gelecek hakkımızın elimizden alınması bağlamında anlaşılması gerektiğinin altını çizmek gerek.Zira bu saldırı devlet kurumlarında çalışan kadrolu personelin tümünü güvencesizleştirme projesinden ayrı değil, 657 sayılı kanun topyekûn değişiyor, değişecek.
Kültür ve sanatı ticarileştirmek,kültür sanat kurumlarının toplumsal özünü ortadan kaldırmak isteyen, 657’de yapılması düşünülen değişikliklerle, kamuya özel sektörden CEO tarzı yönetici atanabilmesinin sağlanması amaçlanıyor. Bunun bir benzeri ise sanat kurumlarında yapılmak istenmektedir.Bu yasa taslağı sanat kurumlarını yok etmeyi amaçlamaktadır. Yerine getirilmesi düşünülen ucube yapı kesinlikle kabul edilemez. Halkın ucuz ve nitelikli sanat hakkı kesinlikle gasp edilemez.Bu bağlamda sanata ve sanatçılara dönük devlet desteğinin çekilmesi, ilgili kurumların lağvedilmesi ve özelleştirilmesi, sanata doğrudan siyasi erkin müdahale edebilecek olması, varolan sanatçıların emekliye ayrılmaya sevkedilirken güvencesiz çalışma koşullarının dayatılması kabul edilemez.
“Savaşa değil sanata bütçe!” sloganıyla 30 Mayıs Perşembe saat 18:00′de Kıbrıs Şehitleri Caddesi TANSAŞ önünde buluşup, Konak Belediyesi Kültür Merkezi’ne yürüyerek basın açıklaması yapan sanatçı dostlarımızın yanında yerimizi aldık.
İzmir Müzisyenler Derneği