Ayşe Kanıt, Yağmur Kızılkoca, Fatma Tecim
Biz gösterişe meraklı bir toplumda yaşıyoruz. Kimin arabası daha yeni, kimin evi daha büyük, kimin havuzu daha geniş, kimin ayakkabıları daha pahalı, kimin teknesi daha uzun.. Hepsinden haberimiz var ve hep bu soruların cevapları biz olalım istiyoruz, hep bunun için uğraşıyoruz. Parasını verdikten sonra hep en iyisi bizim olsun istiyoruz. En iyi çanta, en iyi akıllı telefon, en iyi trençkot, en iyi köpek..
Evet, içinde bulunduğumuz sistemde parayı verip en iyisine sahip olabiliriz, ama konu bir canlıyı satın almaya geldiğinde, işler değişmeli. En lüks yazlık beldelerde, en nezih semtlerde sokaklardaki köpeklere dikkat ettiniz mi? Safkan cinsler sokaklara atılmış, evlerine alışamadan kovulmuş savunmasız hayvanları gördünüz mü? Yanlarından geçerken göz ucuyla acıdık hep ama hiç düşünmedik onlara ne olur diye.
Eğer yolunuz düşerse Çeşme Hayvan Barınağı'na bir uğrayın, tel örgülerin arkasındaki yavruları görün. İçiniz el verirse bir de çalışanlarla konuşun. Yeni doğan yavruların hayatta kalabileceklerinden bile şüpheliler. Bir de çekinmeden en yukarıdaki alana bakın, orada yetişkin, yaşını almış, yıllardır sokaklarda başıboş kalmış, şimdi bir parça ekmek için birbirlerine giren bir sürü köpek görün.
Ama ne olur, yanınızda en azından bir paket kuru mama götürün
Bir daha ki sefere, canınız gösteriş yapmak istediğinde, paranızla değil, yüreğinizle gösteriş yapın, petshop yerine, barınağa gidin. Onlar petshoptakiler kadar güzel görünmeyebilirler, ama aynı derece zeki, duygusal, ve savunmasızlar.
Satın almayın, evlat edinin.
