Saat Kulesi fotoğraf çekimimi yaparken tanıştım, hem onunla hem de köpeğiyle...
Ne çekiyorsun abla, diye soruyor. Sizi, seni ve köpeğini
çekiyorum diyorum, seviniyor. Poz veriyor yanında en sadık arkadaşı
ile. Koşturuyor sonra yanıma, nasıl çıktık abla, diyor. Çok yakışıklı çıktınız diyorum, utanıyor. İlerliyorum, bir bakıyorum ki arkamdan geliyorlar, köpeği ve
elinde ekmek teknesi olan güvercin yem sehpasıyla. Beni izliyorlar. Beraber çekiyoruz Saat
Kulesi’ni. Köpeğiyle beraber insanlardan koruyor beni aklı sıra.
Akşam olmaya başlıyor, vedalaşıyoruz küçük arkadaşımla ve
köpeğiyle. İşlerinden evlerine gitmek için vapura, metroya, otobüslere
yetişmeye çalışan insan kabalıkları geçiyor Saat Kulesi’nin önünden. Kimse farkına varmıyor evsiz iki canlının.
Çocuk ve Köpek. Sokaklar ne çocuk doğurur ne de hayvan. Saat Kulesi yapayalnız
kalıyor İzmir’in orta yerinde. Ama Saat Kulesi hiç kimseyi yarın sabah gelecek yem
satan evsiz çocuğu ve onun evsiz köpeğini beklediği gibi beklemiyor.