Social Icons

5 Mayıs 2013 Pazar

Fedakar Bir Babanın Zor Yaşamı: BIUTIFUL


Fethi Utku KARAMAN

“Paramparça Aşklar Köpekler”, “21 Gram” ve “Babel” filmlerinin yönetmeni Alejandro Gonzalez Inarritu 4 yıl aradan sonra muhteşem bir dönüş yapıyor Biutful ile. Meksikalı usta yönetmen Biutiful filmini kendi dilinde, İspanyolca çekti ve senaryosunu da kendisi yazdı. Bundan önceki filmlerinin senaryolarını yazan Guillermo Arriaga’dan ayrı çalışan Inarritu’nun, filmin hikayesini de yazarak ilk özgün filmi diyebiliriz.

Biutiful, İspanya’nın Barselona kentinin karanlık sokaklarında uyuşturucu, korsan mal, işçiler gibi kaçak yollardan para kazanmaya çalışan Uxbal’in hikayesini anlatıyor. Uxbal, bir yandan para kazanmaya çalışırken, bir yandan da iki çocuğuna sadık kalmaya ve onları korumaya çalışıyor. Uxbal, parasını kazanmak için hiçbir kural tanımıyor, çocukları için yaptığı fedakarlıklarda ise hiç sınır tanımıyor. Uxbal’in bir yandan para kazanıp ailesini geçindirmeye çalışırken diğer yandan da ölümü bekliyor.

Biutiful, adı gibi bir film değil; oldukça kasvetli, çok gerçekçi ve rahatsız edici bir film. Güzelliklerin aksine, her türlü çirkinlik, kötülük, hastalık, yoksulluk, entrika ve sefillik mevcut bu filmde. Javier Bardem’in canlandırdığı Uxbal karakterinin psikolojisi, çocuklarına karşı sadakati, verdiği yaşam mücadelesinin yanında Barcelona’nın çirkin arka sokaklarındaki insanların yaşam mücadelesi, yoksulluk, sefalet ve hayatın diğer tüm acı gerçeklerini izlerken  boğazının düğümlenmemesi neredeyse imkansız.

İhtiyarlara Yer Yok filmindeki kiralık katil Chigurh rolü ile en iyi erkek oyuncu Oscarını kazanan Javier Bardem, Biutiful’da, Uxbal rolünde o kadar etkileyici ki, rol değil, rolünü adeta yaşayarak oynuyor. Javier Bardem’in, “Los Lunes Al Sol (Güneşli Pazartesiler)” filmindeki rolünden sonraki en iyi rolünü Biutiful’da oynadığını düşünüyorum. Yönetmen Inarritu, Biutiful filmini özellikle Javier Bardem için yazdığını ve Bardem rolü kabul etmezse projeyi hiç düşünmeden rafa kaldıracağını söylemiş. Javier Bardem, bu filmdeki rolü ile Cannes Film Festivali’nde en iyi aktör ödülünü kazanmıştı. Ardından, Altın Küre ödüllerine de aday gösterilmişti. Film, yabancı dilde en iyi film dalında aday olduğu Altın Küre ödüllerinde, ödülü Danimarka’nın, “In A Beter World (Daha İyi Bir Dünyada)” filmine kaptırmıştı. Film, adını, Inarritu’nun harika yönetimi ve Bardem’im kusursuz performansı akıllarımıza ve sinema tarihine kazıdı bile.

 Filmdeki diğer harika oyunculuk ise Uxbal’in eski eşi Marambra’yı canlandıran Maricel Alvarez’e ait. İniş ve çıkışları, gel-gitleri olan, kocasını ve çocuklarını sevdiği halde iyi bir eş ve anne olmayı beceremeyen serseri ruhlu kadını mükemmel bir şekilde canlandırıyor.

Harika yönetim, iyi bir senaryo, etkileyici oyunculuklar ve Gustavo Santaolalla’nın etkileyici müzikleri ile son zamanların en rahatsız edici ve en gerçekçi filmi var karşımızda. Ağır ilerleyen kurgusu ve uzun süresi (148 dk.) filmin iki dezavantajı olsa da sonuç olarak gerek yönetmen Inarritu’nun en özgün filmi olarak, gerekse Javier Bardem kariyerinin en iyi performansını gösterdiği film olarak akıllarımıza yerleşiyor.

Sonuç olarak, Biutiful, Barcelona’nın karanlık sokaklarında yaşam mücadelesi, ırkçılık, sefalet, yoksulluğun; sadakat, aile ve baba olmanın hikayesi.
Son yıllarda izlediğim en gerçekçi, en kasvetli ve en güzel filmlerden biri.